GELDİ ÇATTI CUMARTESİ
Keyif çatma günü… Her gün can sıkıcı olayları dile getirmek yoruyor insanı. Dedikten sonra;
KÖR –TOPAL
Sokakta rastladığımız dostlarla merhabalaştıktan sonra, ilk sözümüz “durumlar nasıl?” “İYİ BİR YARAMAZLIK YOK” demek artık alışa gelmiş bir tarz oldu. Uzun uzun söylemekten bıktı toplum. Kimse kimseye dert ya da dertlerini anlatamaz haldeler. Çünkü muhatabı da aynı durumda. Kör-topal yuvarlanıyoruz hesabı yani. Rahmi Turan’ın fıkra kitabından bir fıkra ile devam edelim.
Bir kör ve bir iki bacağı olmayan adam Meclis koridorlarında karşılaşmışlar. Kör olan, topal olana sormuş
-Her iki bacağında yok nasıl yürüyorsun
-Gördüğün gibi demiş
*************
SEÇİM
Şayet BAY Kemal kazanıp Cumhurbaşkanı olursa, Başbakan kim olacak… Bir zamanlar ellerini hayvanları üzerinde gezdirip hangi hayvan olduğunu bilen bir kör adam varmış.
Denemek için önüne bir kurt yavrusu getirmişler
Ellerini hayvanın üzerinde gezdiren kör adam, kesin bir şey söylememiş ama
-Senin babanın kurt mu yoksa köpek mi olduğunu bilemiyorum ama koyunları sana emanet edemem demiş… (Fıkra Rahmi Turan’ın fıkra kitabı)
*************
ADAM OLACAK !
Çok sık kullandığımız bir sözdür. “Adam olacak çocuk bokundan belli olur”. Parayı seven adamın çocuğu aynı çizgide olur. Aza kanaat etmemek ailedendir.
Küçük çocuk elini içi şeker dolu kavanoza sokmuş, avuçlamış. Ama elini bir türlü kavanozdan çıkaramıyormuş. Bunu biraz uzaktan izleyen yaşlı bir adam
-Evlat, elindeki şekerlerin yarısını bırak o zaman elin rahatlıkla çıkar kavanozdan demiş.
Bu fıkra son yıllarda gözü doymamış nice para canlılarına cuk oturan bir fıkra yani.
*************
ENFLASYON
Halkın hayat pahalığından şikayet ettiğini duyan Başbakan, tebdili kıyafet ile çarşı pazara dolaşmaya başlamış. Bakalım halk doğru mu söylüyor babında. Kaldırım üzerinde bir lokantanın önünde keyifle yemek yiyen bir adamın yanına oturmuş.
-Hayatından memnun musun?
-Çok memnunum. Şikayetim yoktur
-Kazancın nasıl?
-Valla işler çok iyi günde 200 TL kazanıyorum
-Enflasyon artar zamlar gelirse?
-300 TL’ye çıkar kazancım
-Ya her şeye zam gelirse?
-O zaman 500 TL’ye çıkar kazancım
-Ya her gün her şeye zam yapılırsa?
-Valla o zaman deme keyfime 1000 TL’ye çıkan kazancım
-Çok iyi ya, ne iş yapıyorsun?
-MEZARCIYIM efendim
Günü bu kadar özetleyen bir fıkra daha var mı diye merak ettim. Teşekkürler RAHMİ Turan
*************
YANDAŞ MEDYA
AKP çok yerinde çok vurucu bir silah icad etti. Yandaş Medya marka. Atışı serbest olan ve menzil tanımayan bir silah.
Eski Amerika Başkanı ABRAHAM LİRCOLN BAŞBAKAN KEN, ABD’de iç savaş çıkmış. Genelkurmay Başkanı Mc. Celland’ın kararsız ve gevşek tutumu güney illerinin alevler almasına sebep olur.
LİNCOLN, Genelkurmay başkanını arar.
-Azizim General, şayet sen işini yapamıyorsan bırak ben basın ordumla hallederim.
Kıssadan hisse…
*************
MEDYA KÜÇÜMSENMEYECEK BİR SİLAHTIR
Özellikle yerel basını küçük görenlere çok gıcık oluyorum. Yerel basın ulusal yayının haber ajansıdır bunu göremeyecek kadar kör olanlar var.
Napolyon tekrar dünyaya gelmiş.
Soluğu, OBAMA’nın yanında almış
-Sayın başkan sizdeki teknoloji bende olsa WATERLOO savaşını kaybetmezdim.
Daha sonra, PUTİN’den randevu almış
-Sayın Putin, sizin gibi bir gizli servisim olsaydı ber Waterloo savaşını kaybetmezdim
Sonra aklına Erdoğan gelmiş. Görüşme talip etmiş
-Sayın Erdoğan, sizi destekleyen basınım olsaydı, ben WATERLOO savaşını kaybetmezdim demiş.
Kıssadan hisse. Fıkra RAHMİ Turan’dan.
************
SİYASET
Bilge bir düşünür olan ELÇİ BEY üç siyasetçi özelliğini yazmıştı.
*Eğer, dürüst ve akıllı iseniz, siyasetçi değilsinizdir.
*Eğer, dürüst ve siyasetçi iseniz, akıllı değilsinizdir
*Eğer, akıllı ve siyasetçi iseniz,
Eee hadi seçin bakalım size uyanı…..
***********
DÜŞÜNCENİN BİTTİĞİ YER
“ABD’de başkan adayı olanlar ilk önce kitap yazarlar”
By: gazete haberi
Bizden not: Ne var bunda, bastır parayı yazdır bir kitap, aşk olsun VALLA!
*************
ÇÜŞ
Cinayet, vahşet, psikopatlık aldı başını gidiyor. Bana sorarsanız her ilde şehir hastanesi yerine, her ilde TIMARHANE açsak diyorum.
……………………………
BÜYÜTEÇ
Doğal gaz başvuru için sıralamalı gerekenleri açıklasa bu AKSA’nın eline mi yapışır?
…………………………………
KULAĞINIZDA KÜPE OLSUN
Halk dertten şair oldu döktü işi saza
Ülkede çirkinlikler bitmedi yaza yaza
Rahmi TURAN’DAN.
*************
KİRA ARTIŞLARI ALDI BAŞINI GİDİYOR
Gidiyor da, seçim öncesi meydanlarda, benim halkım, benim milletim “ diye nutuk atanlar bugün neredeler? Bir iki ay sonra çıkacaklar meydanlara, bangır bangır “benim Milletim” diye yalan dolan söylemlere… Ve ne yazık ki benim, senin laflarına kananlar meydanlarda ellerinde bayraklar flamalar yaşa Varol. Eee seçim sonrası yine ağlaşmaya başlayacaklar… Koyun gibi güdülüyoruz. Hem ağlıyoruz, hem uçkurumuzu bağlıyoruz… Sen ağlama şarkısı vardı ya aynı öyleyiz…
Hıyarın etiketini görünce bile ağlaşanlar meydanlarda flama, bayrak sallıyorlar… Ülkemde toplum zafiyeti var, kültür veremi var… Yönetenlerde değil kabahat, yönetilenlerde…
"SAHİP OLMAK YA DA OLMAK"
Yıllar önce Kazdağları eteklerinde arkadaşlarla piknik yaptığımız bir hafta sonu, gözüme kendi doğal ortamlarında neş'e içinde açmış rengârenk Anemon Çiçekleri yani Dağ Lâleleri takıldı.
Jest olsun diye kalktım bir demet onlardan topladım ve kız arkadaşıma sundum.
O, bu jestime karşılık olarak kafasını bile kaldırmadan, benimle göz teması kurmadan buruk ve donuk bir tebessümle teşekkür etti.
Beğenmedin mi? diye sorunca;
"Beğendim, hem de çok beğendim, hadi şimdi git onları kopardığın yere götür ve hepsini bir bir yerlerine tak" diye karşılık verdi.
Ne söylediğini, bana nasıl bir ders verdiğini çok iyi anlamıştım. Utancımdan yerin dibine girdim.
Elimde topladığım Anemonlara öylece bakakaldım. Sonra fark ettim ki, Anemonların hepsi birden gözlerini bana dikmiş "Neden bizi kopardın, neden bize sahip olmak adına bizi öldürüyorsun, buna hakkın var mı?" diye benden hesap soruyorlardı.
Yan tarafta akan derenin yanına usulca gittim, onlardan sessizce özür diledim. Bir daha böyle salakça, alçakça, bencilce şeyler yapmayacağına, her canlının yaşam hakkına saygı duyacağıma dair söz verip, onları Kazdağları'nın buz gibi sularına büyük bir vicdan azabıyla bırakıverdim.
Sonraları Erich Fromm'un "Sahip Olmak ya da Olmak" kitabını okuduğumda, hemen yaşadığım bu üzücü olay aklıma geldi. Öz olarak hemen hemen aynı şeyleri anlatıyordu Erich Fromm.
Varoluş biçiminin erdemini bu kitapta çok iyi tanımlıyordu yazar.
O günden sonra yaşam şeklimi, düşünce biçimimi tekrar gözden geçirip, tüm canlılara ve doğaya karşı tutum ve davranışlarımda daha duyarlı olmaya çalıştım.
Kendi yaşamımda da şunu gördüm ki;
Bir şeye sahip olmaktan ziyade, o şeyin güzelliğine, varlığına sevinmek, ona değer vermek ve yaşatmak, herkesin eşit şekilde fayda görebilmesini sağlayabilmek, paylaşabilmek, evrensel değerlere, adalete, vicdana inanmak ve saygı duymak, o kişiyi daha çok "İnsan" yapıyor ve mutlu ediyor.
Sonuçta; insanların savaşlarla birbirlerini yok etmedikleri, gelecek kaygılarının olmadığı, ekonomik, kültürel ve sosyal olarak dünya nimetlerinin doğaya zarar vermeden eşitçe paylaşıldığı, her canlının yaşam hakkına saygı duyup, hiçbir canlının şiddete maruz kalmadan özgürce, kardeşçe, dostça, sevgi dolu bir "Dünya"da yaşaması, herkesin esas beklentisi olmalıdır diye düşünüyorum...