Lira Söylemek, Lira Duymak Ýçin mi bu Dünyaya Geldik ?
Tarih : 2017.04.21  10:18:11

Lira Söylemek, Lira Duymak Ýçin mi bu Dünyaya Geldik ?

 Halikarnas Balýkçýsý, (Cevat Þakit KABAAÐAÇLI)  Mavi Sürgün kitabýnda þehirlere sýkýþmýþ kalabalýklarýn tekdüze yaþamýný anlatýrken insanlarýn paraya olan baðýmlýlýðýndan da þikâyet eder. Ýzmir’den Aydýn’a trenle giderken yolcularýn konuþmalarýna kulak verir. Bir yolcu “Efendim borsa spekülasyonlarýnda en dikkat edilecek nokta” deyince Balýkçý “En önemli noktasý ne olursa olsun, bana ne?” diyerek konuþulanlarý dinlemeyi býrakýr. Baþka bir yana dönünce orada da arsayý beþ yüz liraya kapatamayan Mustafa Aða’dan söz edildiðini duyar. Trendeki para sohbetlerine caný sýkýlýr Balýkçý’nýn: “Þu lira sözünden çoktan býkmýþtým. Ýnsan onsuz bir þey duyamýyordu ki, onlarýn arasýna zehirli sivrisinek gibi bin, yüz, kýrk, elli ne bileyim hiç olmazsa iki lira lafý girip výzýldamasýn. Hep lira, lira, lira. Hep lira söylemek, lira duymak için mi dünyaya geldik? Daðlar, mavi gökler, koca koca çamlar, incir bahçeleri silinip süpürülüp süprüntü diye bir tarafa atýlýyor; kâinat lira sözleriyle boðuluyor. Ýnsan gönlü itile itile pis ve murdar banknot kümelerinin içine gömülüyor.”

Para peþinde koþan insanlarý anlayamaz Balýkçý. Sürgünden önce Ýstanbul’da çeþitli memuriyet iþlerinde çalýþtýðýný söyler ama o günleri de eleþtirel bir gözle aktarýp, o tür iþlerde çalýþan insanlarýn asýl inandýklarý þeyin para olduðunu anlatýr: “Parayý verene mutlaka gülümsemek gerekir. Bir gün iki gün insan kendini zorlayarak gülümsüyor. Ýnsan, eninde sonunda dudaklarýnýn gülümsemeyle durakladýðýndan kuþkulanýyor. Gece evde hâlâ gülümsüyor muyum diye aynaya bakardým. Olur ya söndürülmesi unutulduðu için, gündüzün gereksiz yere yanmakta devam eden bir elektrik lambasýna dönmüþ olabilirdim.

Her gün ayný saatte iþe git! Yolda belirli dükkânlardan sigara, kibrit al. Üsküdar’dan belirli vapura bin. Köprü’de tramvayý bekle. Rastladýðýn þu ya da bu insana havadan, palamut balýklarýnýn fiyatýndan söz et. Her gün ayný idarehanenin ayný küflü havasýný kokla! Ayný masaya otur. Ayný iþi gör. Ölünceye kadar böyle bir hayat yaþayacaðýmý düþündükçe beni bir korku, bir ürperti alýyordu.”

Ýstiklal Mahkemesinin verdiði ceza sayesinde bu tekdüze hayattan kurtulan Balýkçý sürgün yolunda þöyle düþünür: “Ýçimdeki bir duvar, yýkýlýyor. Bu duvarýn öte tarafýnda Ýstanbul’un rutin hayatý var, o paldýr küldür yýkýlan duvarýn bu tarafýnda güneþ ve hürriyet var.”

Balýkçý cezasýný çekmek için Bodrum’a doðru giderken, bir þeylerin deðiþtiðinin farkýndadýr: “Ben kendimi bitmiþ bir insan sanýyordum. Bana bu duyguyu Ýstanbul’daki o rutin hayatý veriyordu. Evet, orada da yazýlarla, renkli ve renksiz basýn resimleri, tezhipler ve bir sürü çevirilerle bir þeyler yaratmaya, hizmetler etmeye çabalýyordum. Ne var ki bütün bunlar epeyce önemli olmakla birlikte cereyana baðlý tramvay arabasýnýn Harbiye’den Fatih’e dönüp dolaþmasý gibi Babýâli denilen o rutin’den kurtulamýyordu.”

Balýkçý Bodrum’da yeniden doðar; toza topraða, güneþe, denize, balýða karýþýr. ‘Bir balýkçýnýn avucuna tükürüp küreðe yapýþmasý, bir rençberin topraða diz çöküp de dünyada gýda olacak bir fasulye daha ekmesi, yaradýlýþça en geçerli duadýr.’ diye yazar.  Bin bir farklý çiçek yetiþtirir, yurtdýþýndan tohumlar getirtir. Bir tekne uydurur kendine, denize açýlýr. Para iþlerindense hiç anlamaz. Sürgün için gönderildiði Bodrum’da kaymakamla birlikte deniz kýyýsýnda bir ev kiralamaya gider. Evi çok beðenir. Kaymakam ev sahibi ile konuþur ve “25” der. Balýkçý devamýný dinlemeden cebindeki 28 liradan 25’ini sayýp uzatýr. Kaymakam þaþýrýr: “Cevat Bey, 25 kuruþ” diye uyarýr. Þaþýrma sýrasý Balýkçý’dadýr. Çok beðendiði ev için 25 kuruþ vermeye utanýr, 6 aylýk kirayý öder. Ev sahibinin verdiði anahtarlarý Balýkçý hiçbir zaman kullanmaz: “Kapýlarý açýk býrakýyordum, zaten Bodrum kilitsiz, anahtarsýz bir yerdi. Ne hýrsýz, ne de hýrsýzlýk vardý burada.”

Mavi Sürgün, okumaya baþladýðýnýz andan itibaren bir daha elinizden býrakamayacaðýnýz bir kitap. Acýlarýn içinden nasýl olup da bu kadar umut, yaþama sevinci, mutluluk çýktýðýna sizler de inanamayacaksýnýz. Balýkçý’nýn sürgün notlarýný okurken hapishanelerin nem kokan kuytusundan girip, Tekirburnu’ndan kýyýya çýkacaksýnýz. Karanlýk dehlizlerde bunalmayý beklerken pul pul balýklar, rengarenk çiçekler, aydýnlýk sabahlar içinde uyanacaksýnýz. Saf bir coþkunun, tükenmeyen umudun, çocuksu bilgeliðin ve sonsuz maviliðin kitabý Mavi Sürgün.

Halikarnas Balýkçýsý kimdir? sorusunun en dürüst, en kestirme yanýtýdýr Mavi Sürgün. Balýkçý’nýn kitaplarýný okumaya baþlamak için en doðru, en güzel baþlangýç. Kitap bittiði anda ilk sayfasýna dönüp yeniden, yeniden okumak isteyecek, okuduktan sonra bile elinizden býrakamayacaksýnýz.

1554 kez okundu
Yazarn Dier Yazlar