ŞADAN GÖKOVALI'NIN ARDINDAN...
Tarih : 2021.02.17  17:58:54

Türkiye, dev bir Kültür İnsanı'nı daha yitirmenin acısını yaşıyor. Şair, yazar, gazeteci, turist rehberi, eğitimci olan Prof.Dr. Şadan Ğökovalı,  Halikarnas Balıkçısı'nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) manevi oğlu olarak eserlerini ölümünden sonra yayımlayan, tüm kitaplarına önsöz yazan, Balıkçı'nın manevi mirasını yaşatan kişi olarak tanınmıştır. Turizm alanında Türkiye'de kültür turlarının başlatıcıları arasında yer alır. 1939'da Muğla'nın Gökova beldesinde doğdu. İzmir İktisadi Ticari İlimler Akademisi'ni bitirdi. Turizm üzerine yüksek lisans ve doktora yaptı; İletişim Bilimleri dalında doçent oldu. TRT ve bazı yayın organlarında muhabir ve yapımcı olarak çalıştı. 1980'den sonra Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu ile Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1993'te Ege Üniversitesi Çeşme Meslek Yüksek Okulu'nda öğretim görevlisi ve idareci olarak hizmet vermeye başladı. Çoğu Türkiye'nin turistik yerleri hakkında olmak üzere yirmiden fazla kitabı çeşitli dillerde yayımlandı. Ve o "Şiir Fışkıran Şair"i malesef 2021 yılı Ocak ayının son gününde kaybettik.Bir insan kendisine sunulan bir yaşamı, bu kadar mı güzel,  bu kadar mı üretim dolu, bu kadar mı insan ve doğa sevgisini yoğun olarak yaşar ve onurlu olarak yaşamını tamamlar? İşte o insanlardan biri de "Yaşam Üstadı" Şadan GÖKOVALI'dır. Anadolu'yu, Anadolu insanını, kültürünü, tarihini, mitolojisini, kurdunu, kuşunu, ağacını, böceğini, çiçeğini bu kadar iyi tanıyan, bu kavramları iliklerine kadar hisseden, yaşayan  ve anlatan Türkiye'de çok az kişi vardır. Bakın Gökovalı dizelerinde nasıl anlatıyor İnsanımızı;"Ben halkım, hey!Feleğin sillesini çok yemişim.Kalem vermemişler elime.Diyeceklerimi türkülerle demişim."Prof.Dr.Şadan Gökovalı'nın vefatını ardından birçok yazılar yazıldı. Onu en iyi anlatan yazıların biri de, Datçalı gazeteci - yazar Sedat KAYA'nın makalesidir.İşte Sedat KAYA'nın, bu yazısı için kendilerine teşekkür ediyor, sizlerle de paylaşıyorum;"BU TOPRAKLARDAN BİR ŞADAN GÖKOVALI GEÇTİDünya ozanlarının babası Homeros İzmirli'ydi. Dünya tarihinin atası Heredot Bodrum'lu. Bilimin, felsefenin babası Thales Söke'liydi. Antik çağın en büyük bilgesi Bias da Söke'li. Coğrafyanın babası Strabon Amasya'lıydı.Dünyanın ilk şehir planlamacısı Hippodamos Aydın'lı.Cepte taşınabilen güneş saatlerini icat eden Eudoxus Datça'lıydı.Dünyanın Yedi Harikasından biri olan İskenderiye Feneri'ni yapan mimar Sostratus da Datça'lı. Anadolu halklarının savunucusu Hektor Çanakkale'liydi. Jule Verne'den asırlar önce uzay romanları yazan Lukianos Adıyaman'lı.Büyük İskender'e  “Gölge etme, başka ihsan istemem” diyen,  gündüz elinde kandille “adam arıyorum” diye dolaşan Diyojen Sinop'luydu.Ressamlar prensi  Perhasios Efes'li."Güneşe ve aya tapılmaz, ikisi de taş kütlesi" diyen Anaxagoras Urla'lıydı. Geometrinin öncülerinden matematikçi Apollonius Antalya'lı.Bu bilgeler gibi bir bilge daha yaşadı bu topraklarda. Prof.Dr.Şadan Gökovalı.Benim üniversite hocamdı, mitolojiyi, arkeolojiyi, hatta kozmosu bana sevdiren insandı. Az önce haber geldi, kaybettik.Bu kadim topraklara nice kültür tohumları eken bir bilgeyi daha yitirdik. Üzüntüm sonsuz. Oysa, daha bir hafta önce, 22 Ocak'ta bir mesaj almıştım Şadan hocadan.Şöyle diyordu.“Merhaba Sedat. Sağlığım iyiye gitmiyor. Şu bilgiyi senden esirgemiş olmayayım. Zamanında Santorini volkanı yedi kez indifa etti. Her defasında Knidos da lavların altında kaldı. Bilen göz, bunun izlerini görür.”Sanki içine doğmuştu, sanki gider ayak vasiyetiydi.“Hocam araştıracağım, aman sağlığına dikkat et” diye cevap verdim.Bu son konuşmamızmış.Şadan Gökovalı kelimelerle anlatılacak bir insan değil.En azından benim dağarcığımdaki kelimeler yetersiz kalır.Ama yine de anlatmak istiyorum.1939 yılında dünyaya gözlerini açtığında, 8 çocuklu bir ailenin tek erkek evladı olmuştu.O yıllarda Gökova bataklıktı.Sıtma ve salgın hastalıklar nedeniyle  insanlar ölüyordu.Dört kardeşini bu yüzden kaybetti.Babası Mehmet köyün muhtarıydı.Sevilen, sayılan, çalışkan, bilgili  bir insandı.Bataklığı kurutup hem sağ kalan çocuklarını, hem de köylülerini kurtarmak istiyordu.Dönemin Valisi Recai Güler'le görüştü.Ziraatçilere danışıldı. Bilim insanlarına ulaşıldı.Bataklığı kurutmanın tek çaresi okaliptus fidanı  dikmekti. Ancak, ülkede bu ağaçtan yoktu.Devreye Bodrum'da yaşayan Cevat Şakir Kabaağaçlı girdi. Avusturalya'dan okaliptus fidanları getirildi. Köylüler el ele verdiler. Örnek bir imece ile günlerce çabalayıp, 3 kilometre boyunca fidanları diktiler. Okaliptuslar büyüdükçe bataklık kurudu. Böylece Gökova hastalıktan kurtulmuş oldu. Bugün  Marmaris'e giderken, Gökova'da gördüğünüz o okaliptuslu yol, Şadan Gökovalı'nın hayata merhaba dediği yıllarda yapılan yoldur. Şadan Gökovalı'nın doğduğu coğrafya binlerce yıl kültür ve sanatla yoğrulmuştu. Bu topraklar bilgelerin topraklarıydı.İbni Haldun'un "coğrafya kaderdir" sözünü doğrularcasına, Gökovalı'nın kaderini doğduğu coğrafya belirledi.Babası dahil, çevresindeki insanlar asırlar boyu nesilden nesile aktarılan kadim bilgilerle dolu,  doğa ve tarih ile iç içe, çalışkan, araştırmacı, yardımlaşmacı ve üreticiydi. "İnsan yaşadığı yere benzer" der, Edip Cansever. Gökovalı da yaşadığı yere benzedi. Doğa ve tarih ile ilgilendi, kültüre, sanata, mitolojiye merak sardı. Çalıştı, çabaladı, araştırdı ve sürekli üretti. Öğrenmekten hiç vazgeçmedi. Ve sonunda Prof.Dr.Şadan Gökovalı oldu. 
Bir insanın kaç yeteneği olabilir?Bir insan kaç işi yapabilir? Bir insan hem gazeteci, hem şair, hem yazar, hem ozan, hem araştırmacı, hem akademisyen, hem radyo-televizyon programcısı, hem turist rehberi, hem tarihçi, hem mitolog olabilir mi? Prof. Dr. Şadan Gökovalı bunların hepsi oldu.Mitolojiyi şiire çeviren insandı Şadan Gökovalı.Anadolu'nun öz kültürünü milyonlara ulaştıran bir bilge. Cevat Şakir Kabaağaçlı ile Azra Erhat'ın manevi evladıydı. Onlardan öğrendiği bilgiyi milyonlara aktarandı.Cevat Şakir "ölsem, ölüm beni yenemeyecek, çünkü Şadan var" demişti. Vasiyet gibi bir sözdü.Öldüğünde, bu vasiyeti yerine getiren, onun tüm makale, öykü ve romanlarını daktilo eden, yayınlayan ve kitaplarının önsözünü yazan kişiydi Şadan Gökovalı. En karanlık günlerde cesaretiyle etrafına aydınlık saçan insandı ayrıca. 81 yaşındaydı. 81 yıla 81 asır sığdırdı.Homeros'tan Heredot'a,  Dede Korkut'tan Yunus'a 3000 yıllık bir kütüphaneydiO bilgelerle birlikte yaşasaydı, hiç şüphesiz bugün ders kitaplarında okutulan isim olurdu.81 yılda 30'a yakın kitap yazdı.Şiirler, öyküler, araştırmalar.Yüzlerce makale. Onlarca ödül.1967'de Knidos'u, 1968'te Efes'i, 1971'de Fethiye'yi, 1978'de de Bergama'yı “En iyi yazan yazar” seçildi. Muğla ve İzmir kültürüne, Anadolu uygarlığına en iyi hizmet eden insan ödülüne layık görüldü. Türkiye'de turizm rehberliğinin öncüsü oldu. Geçen sene bir belgeseli çekildi.İzmir'de ve Gökova'da iki caddeye, Akyaka'da bir sokağa adı verildi. Menteşe'de adına yapılmış 3 bin kişilik bir açık hava tiyatrosu var. Ve doğduğu yerde, Gökova'da “Prof. Dr. Şadan Gökovalı Kültür Evi”  bulunuyor.Şadan Gökovalı Homeros'un günümüze ulaşan sesiydi. Ve o ses 81 yaşında son nefesine kadar aynı şeyi söyledi."Ben her şeyden önce öğrenmeyi sevdim."Aslında sadece öğrenmeyi sevmedi, halkına öğretmeyi de sevdi..." * * * * * *Huzur içinde uyu büyük yaşam ustası Şadan GÖKOVALI. Bu topraklarda yaşayan, adını altın harflerle tarihe yazdıran "UNUTULMAYANLAR"ın yanında çoktan yerini aldın bile...

1955 kez okundu
Yazarn Dier Yazlar